bağlanma-ma-k
fona yaşadıklarınızı koyunca dramdan oscar almış bir filme bürünüyor. kaliteli müzik, edebiyat seven insan hayattan hem zevk almasını bilen, hem de canı yanan insandır. ve aslında değişik olan, farkında olamadığımız: bir acının geçmesi başka bir acının gelmesine bağlıdır. ya da yeni bir mutluluğa, heyecana.. inanca, umuda.. yoksa acılar yaşamak için vardır. ne kadar düşünüp üzerine gidersen, o kadar sana doğru gelir. bir şeye bağlı olmayan, olamayan, olmaktan korkan insanlar adı üstünde korkaktırlar. bu hayatta bir kitabın, bir ayıcığın, en sevdiğin gömleğin olmadan nasıl yaşarsın ki? canını vereceğin bir ailen, dostun, sevgilin.. yürümekten keyif aldığın bir sokak bile bağlılıktır. bağlanmaktan korkma. nedir bu ego meselesi? bak ben imla işaretlerine dikkat ediyor muyum? canım öyle istiyor. aman bağlanırsın da, sana zincire vurulmuş derler sakın ha. tamam özgürlüğü biz de savunuyoruz, bokunu çıkarmanın anlamı var mı? azıcık bi ruhunuzu salın, bedeninizi salıp hayvan gibi kalorili şeyler yiyin bazen. vallahi öldürmüyor. evet, çok bağlanmak da iyi değil. hiç değil. ortasını buluruz elbet. ben bazen yürüyüşe çıkıp 1 saat yürüyorum, gelirken 3 bira alıyorum. bunun kalorisi ne demek biliyor musun sen? umrumda mı, değil(yürüdük ya yakarız ya hehehehe). mutlu olmak, huzurlu olmak artık çok kolay şeyler değil gibi geliyor bana. küçükken mutluyduk(yok dizlerim kanasaydı keşke falan demiycem dersem atın beni buradan). ben sabırsız, beklentili bir insanım mesela. ama her seferinde sabretmek zorunda kalıyorum. olmuyor çünkü, olmayınca olmuyor. aynı şarkıda kafa kafaya verip sessizce oturmak olmuyor. güvenmek, inanmak, beklemek.. olmuyor işte. insanlar gözlerinin içinden de yalan söyleyebiliyor. ben beceremiyorum, ağzımla bile beceremiyorum. bugün 3 ocak. yatağımda fıstık yiyorum. inşallah çarpılmam :))
Yorumlar
Yorum Gönder